Gönül zenginliği, İslâm'da önemli bir erdem olarak kabul edilir. Bir tebessümün bile sadaka yerine geçtiği bu anlayışta, gönül zengini kimselerin sevgisiyle çevresini ferahlatması, gerçek bir infak olarak görülür. Sadaka ve infak, yalnızca mal ile sınırlı olmayıp, gönülden yapılan her davranış bu kapsamdadır. Bu makale, gönül zenginliğinin hayatımızdaki yerini ve İslâm'da sadakanın anlamını detaylandırıyor.
GÖNÜL ZENGİNLİĞİNİN SADAKASI: TEBESSÜMÜN GÜCÜ
Bir tebessüm, maddi zenginlikten bağımsız olarak çevreye verilen en büyük hediyelerden biridir. Gönlü zengin olanlar, bir tebessümle bile etrafındaki insanlara huzur verirler. "Gönül fakîri olanları ise, hiçbir şey zenginleştiremez." Bu, gerçek zenginliğin malda değil, gönülde olduğunu vurgulayan güçlü bir ifadedir.
İSLÂM’IN İLK ŞEHÎDESİ: SÜMEYYE HATUN’UN İBRET DOLU HAYATI
İslâm'ın ilk şehîdesi olan Sümeyye Hatun, canını Allah yolunda feda ederek büyük bir infak örneği
sergiledi. "O; canını, ne ulvî bir îmân heyecanıyla Allâh yolunda infâk etmişti." Onun bu fedakârlığı, müminler için kıyamete kadar örnek olacak.
ÇANAKKALE ZAFERİNDEKİ İNFAK ÖRNEĞİ
Çanakkale Harbi, Türk ordusunun büyük bir can ve mal infakıyla kazanılan önemli bir zaferdir. Ordunun barutu kalmamasına rağmen gösterilen bu fedakârlık, tarihe geçen bir kahramanlık destanı oldu.
MALIN ALLAH’A SATILIŞI: İNFAK VE SADAKANIN ÖNEMİ
Cenâb-ı Hakk'ın müttakîlerin vasıflarını belirtirken "Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allâh yolunda infâk ederler." (el-Bakara, 3) buyurması, malın Allah’a satılmasının infak ile olduğunu gösterir.
5. TEBESSÜM VE SADAKA: HER MÜMİNİN ZENGİNLİĞİ
Rasûlullah -sallâllâhü aleyhi ve sellem- her mümini zengin görmüş ve "Mü’mindeki tekbir, tevhid, emr-i bi’l-ma’rûf, mazluma yardım, mü’mini tesellî..." gibi fiilleri sadaka olarak kabul etmiştir.